Sözcükte Anlam

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri

Kelimeler, anlam ilişkisi bakımından eş anlamlı, yakın anlamlı, zıt anlamlı, eş sesli, genel-özel, somut-soyut, nicel-nitel anlamlı, ad ve anlam aktarması olmak üzere dokuz başlıkta incelenir:

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri Kavram Haritası, şeması
Sözcükler Arası Anlam İlişkileri Kavram Haritası

1. Eş Anlamlı (Anlamdaş) Kelimeler

Yazılışları ve okunuşları farklı olmasına rağmen aynı anlamı taşıyan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler birbirlerinin yerine kullanılabilir. Eş anlamlılık çoğunlukla Türkçe sözcüklerle dilimize yabancı dillerden girmiş sözcükler arasındadır.

Örnek(ler)
» siyah – kara
» cevap – yanıt
» kalp – yürek – gönül
» kelime – sözcük
» ileti – mesaj
» özgün – orijinal
» dil – lisan
» bellek – hafıza
» uygarlık – medeniyet
» al – kırmızı
» misafir – konuk
» fiil – eylem
» model – örnek
» ölçüt – kıstas – kriter
» belgegeçer – faks
» ilginç – enteresan
» varsıl – zengin
» yoksul – fakir

 >  Bazı durumlarda eş anlamlı kelimeler birbirinin yerini tutmayabilir:

Örnek(ler)
» Kara bahtlı bir adamdı.
cümlesindeki “kara bahtlı” söz grubu “kötü şanslı” anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla kara bahtlı yerine siyah bahtlı demek de anlamsız olur. Bu yüzden bu cümledeki “kara” kelimesinin eş anlamlısı “kötü” kelimesidir.

 

2. Yakın Anlamlı Kelimeler

Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir.

Örnek(ler)
» basmak – çiğnemek – ezmek
» tutmak – yakalamak
» korkak – çekingen
» saçmak – dağıtmak
» dargın – küskün – kırgın
» tanıdık – bildik
Örnek(ler)
» Çiçeklere basmak.
» Çiçekleri çiğnemek.
» Çiçekleri ezmek.

 >  Yakın anlamlılıkta çoğu zaman sözcüğün cümledeki kullanımı belirleyici olmaktadır.

Örnek(ler)
“Yasaları çiğnemek” sözcük grubunda mecaz anlamda kullanılan çiğnemek sözcüğüyle basmak veya ezmek sözcüğü arasında yakın anlamlılıktan söz edilemez.

 

3. Zıt (Karşıt) Anlamlı Kelimeler

Anlamca birbirinin karşıtı olan, birbiriyle çelişen kelimelere zıt anlamlı kelimeler adı verilir. Türkçemizde her sözcüğün eş anlamlısı olmadığı gibi zıt anlamlısı da yoktur. Zıt anlamlı sözcükler genellikle nitelik veya nicelik bildiren sözcüklerde yani sıfat ve zarf özelliğindeki sözcüklerde bulunur.

Örnek(ler)

» uzak ↔ yakın
» bulanık ↔ berrak
» kirli ↔ temiz
» ileri ↔ geri
» güzel ↔ çirkin
» iç ↔ dış

» soğuk ↔ sıcak
» sık ↔ seyrek
» iyimser ↔ kötümser
» inmek ↔ çıkmak
» sağ ↔ sol
» zengin ↔ fakir

 >  Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün zıt anlamlısı değildir.

Örnek(ler)
» gelmek – gelmemek (olumsuzu)
» gelmek – gitmek (zıt anlamlısı)

» kirli – kirsiz (olumsuzu)
» kirli – temiz (zıt anlamlısı)

» almak – almamak (olumsuzu)
» almak – vermek (zıt anlamlısı)

 >  Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de gerçek ya da mecaz anlamlı olması gerekir.

Örnek(ler)
» Dün akşam bize geldi. (gerçek anlam)
» Bu işin sonu nereye gider? (mecaz anlam)
Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin karşıtı değildir; çünkü gelmek gerçek anlamıyla, gitmek mecaz anlamıyla kullanılmıştır.

 

4. Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler

Yazılış ve okunuşları aynı olan; ama anlamları birbirinden farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler.

Örnek(ler)

Yol
» Bu yolu takip etmemiz gerek. (yol: Bir yerden bir yere ulaşmak için üzerinde yürüdüğümüz yer) » Kardeşimle birlikte bahçedeki otları yolduk. (yolmak: Çekip koparmak)

Yüz
» Yüzü bana dönüktü. (yüz: Çehre, surat, sima)
» Düğününe yüz kişi gelmiş. (yüz: Doksan dokuzdan sonra gelen sayı)
» Kıyıda iki çocuk yüzüyordu. (yüzmek: Suda ilerlemek)
» Koyunun derisini yüzdüler. (yüzmek: Derisini çıkarmak, soymak)

El
» Telefonu bütün gün elinden bırakmadı. (el: İnsanın tutmaya ve iş görmeye yarayan organı)
» Eller ne derse desin, önemli değil. (el: Yabancı)

 >  Dilimizde düzeltme işareti ( ^ ) olan sözcüklerde okunuşları, yazılışları ve anlamları farklı olduğu için sesteşlik özelliği aranmaz.

Örnek(ler)

» Hava soğuktu kar yağıyordu.
» Bu seneki kârımız iyi.
» ama – âma              » hala – hâlâ              » aşık – âşık              » adet – âdet            » yar – yâr

 >  Bir sözcüğün temel anlamıyla yan anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz. Çünkü bu tür sözcükler arasında anlam bağlantısı kopmamıştır.

Örnek(ler)

» Karabatak suya daldı.
» Uzmanlığını hangi dalda tamamladı? Bu cümlelerde dal sözcükleri birbirinin sesteşi değildir; çünkü birinci cümlede dal sözcüğü gerçek anlamıyla, ikinci cümlede dal sözcüğü ağacın bir organı olan dal sözcüğünün yan anlamıyla kullanılmıştır.

 >  Bir sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz.

Örnek(ler)

» Kuru otlar, bir kibrit değse tutuşuverecekti. (Temel anlam)
» Bu yazarın kuru bir anlatımı var. (Mecaz anlam)

 

5. Genel ve Özel Anlamlı Kelimeler

Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı sözcükler; anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.

Örnek(ler)
» varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya
GENEL  . . . . . .   ↔   . . . . .  ÖZEL
Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “papatya”dır. Yine bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek” sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır.

 

6. Somut ve Soyut Anlamlı Kelimeler

6.1. Somut Anlamlı Kelimeler

Beş duyu organımız olan göz, deri, kulak, dil ve burundan en az biriyle algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklere “somut anlamlı sözcükler” denir. Bir başka deyişle elle tutup gözle görebildiğimiz, koklayıp tadabildiğimiz veya koklayabildiğimiz varlıkları karşılayan kelimelerdir.

Örnek(ler)
Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun, deniz…

6.2. Soyut Anlamlı Kelimeler

Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler” denir.

Örnek(ler)
» Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü), mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…
Yukarıdaki kelimelerin hiçbiri beş duyu organımızla algılanamaz. Örneğin “nefret” dokunulabilen, görülebilen, duyulabilen, koklanabilen veya tadılabilen bir varlık değildir. Bu yüzden soyuttur.

 >  Somut anlamlı sözcüklerle soyut anlamlı sözcükler arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Ancak aktarmaların temeli sayılan “somutlaştırma” olayında somut-soyut ilişkisi kurulmaktadır.

 

7. Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler

7.1. Nicel Anlamlı Kelimeler

Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir.

Örnek(ler)
» Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var. » Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
» Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
» Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
» İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – odanın genişliği, dalların uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı – ölçülebilir özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır. 

7.2. Nitel Anlamlı Kelimeler

Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir.

Örnek(ler)
» Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerlendirebilirsin.
» Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
» Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
» Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
» Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – yoğurdun ekşiliği, yemeklerin lezzetliliği, yüzün güleçliği, insanların cimriliği, ayakkabıların yırtıklığı – ölçülemeyen özellikleri, nitelikleri ifade ettiği için nitel anlamlıdır.

 >  Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.

Örnek(ler)
» Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel anlam)
» Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı” anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş arasındaki yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu yüzden yakın sözcüğü nitel anlamlı bir sözcüktür. İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir özellik olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma olan uzaklığı metreyle ölçülebilir.

» Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam)
» Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen bir nitelik bildirdiği için nitel anlamlıdır. Gözlerin ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur. İkinci örnekteki “güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel anlamlıdır.

 

8. Ad Aktarması (Mecazımürsel) (Düz Değişmece)

Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.

Örnek(ler)
» Seni şirketten aradılar. Yukarıdaki cümlede “şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır. Burada şirkette görevli birinin, örneğin sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede “şirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir.

 

Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir:

İç-Dış İlişkisi: Bir varlığın dışı söylenerek içi ya da içi söylenerek dışı kastedilir. 

Örnek(ler)
» Evi gelecek hafta taşıyoruz.  (Evin eşyalarını)
»  Çayı ocağa koyuver.               (Çaydanlığı) 

Bütün-Parça İlişkisi: Bir varlığın bütünü söylenerek parçası, parçası söylenerek bütünü kastedilir.

Örnek(ler)
» Sokağın ilk girişindeki apartmanda oturuyorum.  (Apartmanın dairesi)
» Herkes başının üstünde bir çatı olmasını ister.    (Ev)

Somut-Soyut İlişkisi: Soyut bir kavram söylenerek somut bir varlık kastedilir.

Örnek(ler)
» Düşük bir maaşla beş canı besliyor. (İnsan)

Sanatçı-Eser İlişkisi: Sanatçının adı söylenerek eseri ya da eserleri kastedilir.

Örnek(ler)
» Biz Yahya Kemal’i okuyarak yetiştik.  (Romanını)

Yer (Şehir, Kasaba, Köy) – İnsan İlişkisi: Yer adı söylenerek insan adı kastedilir.

Örnek(ler)
» Takımı şampiyon olunca tüm Adana bayram etti. (Şehir halkı)
»  Törende bütün kasaba meydanda toplanmıştı.   (Kasaba halkı)

Şehir-Yönetim ilişkisi: Bir ülkenin başkenti söylenerek yöneticileri kastedilir.

Örnek(ler)
» Ankara bu olayda duyarsız kaldı.   (Devlet yöneticileri)

Yön – Bölge, İnsan İlişkisi: Yön adı söylenerek o yerde oturan insanlar kastedilir.

Örnek(ler)
» Batı’nın tavrını anlamak güç.  (Avrupa ülkeleri) 

Bir Kap Söyleyip İçindekileri Çağrıştırma: 

Örnek(ler)
» Bardağını bitir de sana çay doldurayım.  (Çayını bitir) 

 

9. Anlam (Deyim) Aktarması

Bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasına anlam (deyim) aktarması denir. Anlam aktarması, anlatımı güçlendirmek ya da duygu ve düşünceleri kısa yoldan anlatmak için başvurulan bir yöntemdir.

Deyim aktarmalarını şu alt bölümlerde inceleyebiliriz:

İnsandan Doğaya Aktarma: Organ adları ya da giysi parçalarının doğaya aktarımı şeklinde olursa yan anlamlı kelime, kişileştirme şeklinde olursa mecaz anlamlı kelime ortaya çıkar.

Örnek(ler)
» Bir diş sarımsak ( Yan Anlam )
» Gülen Güneş       ( Mecaz Anlam ) 

Doğadan İnsana Aktarma: Doğayla ilgili öğelerin insan için kullanılmasıdır.

Örnek(ler)
» Aslanım, yaptığın bu iş doğru değil!
» O tilkiye söyle, borcunu ödesin.
» Senin kadar pişkinini de görmedim.
» Paslanmış beyinlerle olmaz bu iş. 

Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması: Doğayla ilgili öğelerin doğanın bir başka öğesi için kullanılmasıdır.

Örnek(ler)
» Karlar uçuşurdu camlarda.
» Rüzgârlar ulurdu sabaha kadar.

Duyular Arası Aktarma: Bir duyuya ait olan kavramların başka duyular ile birlikte kullanılmasıdır.

Örnek(ler)
» Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme duyusuna)
» Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma duyusundan koklama duyusuna)
» Yumuşak bir sesi var. (Dokunma duyusundan işitme duyusuna)
» Yanık bir türkü tutturdu. (Görme duyusundan işitme duyusuna) 

Somutlaştırma: Soyut, anlatılması güç düşünce ve duyguların somut kavramlarla dile getirilmesidir.

Örnek(ler)
“güç, hüner” soyut anlamlıdır. Bu kavramları somutlaştırmak için somut anlamlı “bilek” sözcüğün­den yararlanabiliriz. “O bileğine çok güveniyor.” dedi­ğimiz zaman “güç, hüner” kavramlarını somut bir biçimde anlatmış oluruz.
» Bu öğrencideki zekâ kimsede yok! (soyut kavram)
» Bu öğrencideki kafa kimsede yok!  (somut kavram)