Atasözleri sözlüğümüzün bu sayfasında B harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları, alfabetik sıraya göre dizilip listelenmiştir. Sayfamızda B harfiyle başlayan 137 tane atasözü ve anlamı bulunmaktadır. Tüm atasözlerine aşağıdaki listeden harf seçerek ulaşabilirsiniz.
B Harfiyle Başlayan Atasözleri ve Anlamları
Baba kırk oğul beslemiş, kırk oğul bir babayı beslememiş: Baba kaç çocuğu olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan hepsine bakar, onları büyütür; çocukları ise yoksul ve yaşlı durumdaki babalarının bakımını ‘sen bak, o baksın’ gibi gerekçelerle bir türlü sağlayamazlar.
Baba koruk (erik) yer, oğlunun dişi kamaşır: Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuğu çeker.
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana: Kendini bilen, yaşama sorumluluğu duyan akıllı evladın gerçek malı, kendisinin kazandığı maldır.
Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş: Babalar çocukları için büyük fedakârlıklara katlanırlar ancak çocuklar babaları için fedakârlıkta bulunmazlar.
Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur: Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter.
Babanın sanatı oğla mirastır: Bir evlat babasının sanatını onun ölümünden sonra sürdürür.
Babayla oğlanın pabucu bir olunca evde kavga eksik olmaz: Ortaklaşa kullanılan bir mal, kimi zaman baba ile oğlu arasında bile kavgaya neden olur.
Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar: Yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez.
Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var: Yaşı küçük ancak herkesten farklı alışkanlıklar, huylar edinmiş.
Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı: Bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir, zeytinin bol ürün verebilmesi için en azından iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.
Bağ bayırda, tarla çayırda: Her şey kendisi için en elverişli ortamda gelişir, verimli duruma gelir.
Bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: Kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamaları yapmalıdır.
Bağı ağlayanın yüzü güler: Bir işe gereken özen gösterildiğinde olumlu sonuçlar alınır.
Baht (akıl) olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta: Kişi talihsiz olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz.
Bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu: Talihsizin işleri ters gider, bağına yağmur yerine taş veya dolu yağar.
Bakan göze bağ (yasak) olmaz: Herkesin gözü önündeki şeye bakılması önlenemez.
Bakan yemez, kapan yer: Bir şey yalnızca bakmakla elde edilemez, onu ele geçirmek için davranmak gerekir.
Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ (olur): Bakılıp onarılan şeylerden yararlanılır, bakımsız bırakılanlardan bir yarar elde edilemez.
Bakmakla usta olunsa (öğrense), köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi): Yapılmadan yalnızca nasıl yapıldığı görülerek hiçbir şey öğrenilemez.
Baktın kar havası, eve gel kör olası: Tehlikeli bir durum belirmeye başlayınca ondan uzaklaşmanın çaresine bakılmalıdır.
Bal bal demekle ağız tatlanmaz: Sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz.
Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: Güzel yemeyi, güzel giymeyi, güzel eşya kullanmayı herkes ister ama bunları ancak parası bol olanlar yapabilir.
Bal olan yerde sinek de olur (bulunur): Güzel şeylerin çevresinde, ondan yararlanmak isteyen asalaklar dolaşır.
Bal tutan parmağını yalar: İmkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bunlardan az da olsa yararlanır.
Balcının var bal tası, oduncunun var baltası: Her işin kendine özgü aracı vardır.
Balı dibinden, yağı yüzünden: Değerleri derinleştikçe artan veya değerleri yüzeyde kalan insanlar vardır.
Balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer: Güzel bir şey, onu isteyen ve elde edecek gibi görünenin değil kısmeti olanın eline geçer.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir: İnsan, tedbirsizliği yüzünden bir felakete uğradıktan ve iş işten geçtikten sonra neden şöyle yapmadım, neden böyle yapmadım diye üzülür.
Balık baştan avlanır: Bir şeyi ele geçirebilmek için onu yönetenleri elde etmek gerekir.
Balık baştan kokar: Bir işte aksaklık başta olanlardan kaynaklanır.
Balta değmedik ağaç olmaz: Zarar görmeyen, başına felaket gelmeyen kimse yoktur.
Bana dokunmayan (beni sokmayan) yılan bin yaşasın: Birçok kimse, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye ilişmek istemez.
Baskıdaki altından askıdaki salkım yeğdir: Kullanılan, işe yarayan değersiz şey, saklanan ve kullanılmayan çok değerli şeyden daha iyidir.
Baskın basanındır: Düşmanı gafil avlayıp saldıran taraf savaşı kazanır.
Baskısız tahtayı yel alır, yel almazsa sel alır: Kontrol altında bulundurulmayan veya gereği gibi korunmayan gençler kötü yollara sürüklenebilirler.
Baş ağır gerek, kulak sağır: Kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.
Baş dille tartılır: Kişinin aklı, söylediği sözlerle ölçülür.
Baş kes yaş kesme: Ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur.
Baş nereye giderse ayak da oraya gider: Küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onları örnek tutarlar.
Baş ol da eşek başı (soğan başı) ol: En önemsiz işlerde bile baş olmak, buyruk altında bulunmaktan iyidir.
Baş olan boş olmaz: 1. Bir yerde baş olan kimse taşıdığı değer dolayısıyla o yere gelmiştir. 2. İşbaşındaki kişinin işi daima çoktur.
Baş sağlığı, dünya varlığı: En büyük zenginlik, beden sağlığıdır.
Baş sallamakla kavuk eskimez: Bir kimsenin suyuna gitmekten, söylediklerine ‘evet, peki’ demekten zarar gelmez.
Baş yastığı baş derdini bilmez: İnsanın derdi içindedir, en yakını bile onu anlamaz.
Başa gelen çekilir: Çaresiz durumlara düşüldüğünde insan kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara sabır göstermelidir.
Başa gelmeyince bilinmez: Başına bir felaket gelmeyen, başkasına gelen felaketin ne denli acı olduğunu gereği gibi anlayamaz.
Başın başı var, başın da başı var: Toplum içinde hiç kimse başına buyruk değildir, başta bulunan her kişinin üstünde daha büyük bir baş vardır.
Başını acemi berbere teslim eden cebinden pamuğu eksik etmez (etmesin): İşbaşına tecrübesiz yönetici getirenler, onun yaratacağı sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdır.
Baykuşun kısmeti ayağına gelir: Tanrı hiçbir canlıyı aç bırakmaz, kımıldamadan duran baykuşun rızkını bile önüne koyar.
Bayramda borç ödeyene ramazan ağır (kısa) gelir: Vadesi yaklaşan bir borcu ödemek zorunda olan kimseye günler çok çabuk geçer.
Bedava sirke baldan tatlıdır: Masrafsız ve emeksiz elde edilen şeyler insana hoş gelir.
Bekâr gözü, kör gözü: Bekâr erkek, evlenme istek ve heyecanı içinde olduğundan alacağı kızın kusurlarını göremez.
Bekâra karı boşaması kolaydır: Bilgi ve deneyimi olmayan bir kimsenin işi hafife alması, önemsememesi, gereğince değerlendirememesi doğaldır.
Bekârlık maskaralık: Bekâr kimse bakımsızdır, derbeder bir yaşayışı vardır ve herkesin eğlencesi olur.
Bekârlık sultanlık(tır): Evlenmeden tek başına yaşamak daha iyidir.
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur: Çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
Benzeye benzeye yaz, benzeye benzeye kış olur: Günler birbirinden çok farklı olmadığı hâlde hava yavaş yavaş ısınarak yaz, aynı biçimde yavaş yavaş soğuyarak kış olur.
Besle kargayı, oysun gözünü: Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı: Elinde büyüttüğün kişi gün gelip sana nankörlük edebilir.
Beş parmak (parmağın) bir (biri) olmaz: Belirli bir insan topluluğu içinde benzerlikler olabileceği gibi farklılıklar da olabilir.
Beterin beteri var: Çok kötü bir duruma düşen kimse, bundan daha kötü durumların da bulunduğunu düşünerek avunmalıdır.
Bey ardından çomak çalan çok olur: Güçlü bir kişi ile yüz yüze bulunduklarında ağızlarını açamayanlar, o gittikten sonra aleyhinde atıp tutarlar.
Bez alırsan Mısır’dan (Musul’dan), kız alırsan asilden: Ne alacaksanız cinsini, aslını biliniz, güvenerek alınız.
Bıldırcının beyliği arpa biçimine kadardır: Her kazancın bir sonu vardır.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek (sormamak) ayıp: İnsanın her şeyi bilmemesi kusur değildir ama bilmediği bir işi sorup öğrenmeden yapmaya kalkışması kusurdur.
Bin bilsen de bir bilene danış: Bir insan bir şeyi ne kadar iyi bilirse bilsin, gene de onu kendisinden daha iyi bilen bulunabilir.
Bin dost az, bir düşman çok: Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
Bin nasihatten bir musibet yeğdir: Yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.
Bin ölçüp bir biçmeli: Yapılacak bir işin bütün yönleri önceden çok iyi düşünülmeli, sonra işe başlanmalıdır.
Bin tasa bir borç ödemez: Borçlu ne denli üzülürse üzülsün borç sıkıntısından kurtulamaz.
Binicinin sağı solu olmaz: 1. Uzman kişi, hangi yöntemi uygularsa uygulasın başarılı olur. 2. İşini titizlikle yürüten kişinin, çalışanlarına her zaman iyi davranması beklenemez.
Bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım: Tek başına yaşayan bir kimse, sorumluluğunda başkaları olmadığı için rahat hareket eder.
Bir acı (fincan) kahvenin kırk yıl hatırı vardır: İyilik küçük de olsa unutulmaz.
Bir adama kırk gün (deli dersen deli, akıllı dersen akıllı olur) ne dersen o olur: Sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir.
Bir ağaçta gül de biter, diken de: Bir aileden iyi adam da çıkar, kötü adam da.
Bir ağızdan çıkıp (çıkan) bin dile (ağza) yayılır: Ortaya atılan bir söz çok çabuk yayılır.
Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun: Altın harcanıp gider, toprak ise sürekli ürün veren, para getiren bir maldır.
Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez: Çok çocuğu olan baba, her çocuk babasına bakılmasını ötekinden beklediği için sıkıntıda kalır.
Bir baş soğan bir kazanı kokutur: Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz büyük bir topluluğun huzurunu bozmaya yeter.
Bir çiçekle bahar (yaz) olmaz: Küçük, güzel bir belirti ile doyurucu sonuca ulaşılmaz.
Bir çöplükte iki horoz ötmez: Bir yerde iki kişi baş olmaz.
Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış: Bir insan bazen akla ve mantığa sığmayan bir iş yapar; yapılan iş, hiçbir kurala uymadığı için pek çok akıllı insan bunu düzeltmeye çalışır, fakat başaramaz.
Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar: Bazı durumlarda yardımcısız iş yapılamayacağını anlatan bir söz.
Bir elin nesi var, iki elin sesi var: Başarıya ulaşmak için birlik olmak gerek.
Bir elin sesi çıkmaz: 1. Bir davanın bir kişi tarafından savunulması etkili ve yeterli değildir. 2. Yardımlaşarak işler daha kolay başarılır.
Bir felaket bin nasihatten yeğdir: Yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir.
Bir görüş bir kör biliş: Bir kez görmekle bir şey iyice anlaşılmaz, öğrenilmez.
Bir göz ağlarken öbür göz gülmez: Keder veya sıkıntı varken dostlar, akrabalar eğlenmemelidir.
Bir inat, bir murat: İnatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder.
Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır: Bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir.
Bir kimsenin adı çıkacağına canı çıksın: İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
Bir koltuğa iki karpuz sığmaz: Aynı zamanda birden çok işle ilgilenmek başarı için sakıncalıdır.
Bir korkak bir orduyu bozar: Bir toplumda korkak kişi, kaygılı, heyecanlı sözleriyle kargaşa çıkarır.
Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (dokunur): Bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur.
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır: Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir. (mıh: Çivi.)
Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin duymasın (görmesin): Birine yaptığın iyiliği gizli tut.
Bir selam bin hatır yapar: Selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır.
Bir sürçen atın başı kesilmez: Şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir. (sürçmek: Tökezlemek.)
Bir tepe yıkılır, bir dere dolar: Dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir.
Bir tutam ot deveye hendek atlatır: Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.
Bir vuruşla ağaç devrilmez: Olumlu bir sonuç elde etmek için, tek bir girişimle yetinmemeli, o işe devam edilmelidir.
Biri bilmeyen bini hiç bilmez: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar: Herkesin yararlanabileceği şeyden bazıları yararlanır da başkalarına yararlanma fırsatı vermezlerse büyük kavga çıkar.
Birlikten kuvvet doğar: Toplu veya beraber davranmak daha büyük güç sağlar.
Bitli baklanın da kör alıcısı olur: İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur.
Boğaz dokuz boğumdur: Bir söz iyice düşünmeden söylenmemelidir.
Bol bol yiyen bel bel bakar: Kazandığını ölçüsüzce harcayan ve ilerisi için bir şey artırmayan kişi kazançsız kaldığında acıklı bir duruma düşer. (bel bel: Anlamsızca, donuk bir biçimde bakmak.)
Borç iyi güne kalmaz: Borcu ilk fırsatta ödemek gerekir.
Borç ödemekle (vermekle), yol yürümekle tükenir: Birden ödenemeyen bir borç azar azar verilerek ödenebilir.
Borç ödenir, kira ödenmez: Kiracı olmaktansa, borca girip ev sahibi olmak daha iyidir.
Borç yiğidin kamçısıdır: Borç, kişiyi daha çok çalışmaya zorlar.
Borç yiyen kesesinden yer: Borçla alışveriş yapan, aldıklarının parasını hemen ödemese de günün birinde mutlaka ödeyecektir.
Borçlunun dili kısa gerek: Borcu olan kimse, alacaklısına karşı ileri geri konuşmamalı, aşağıdan almalıdır.
Borçlunun duacısı alacaklısıdır: Borçlunun ölmemesi ve para kazanması için en çok dua eden alacaklısıdır.
Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar): Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tutar.
Bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz: Çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar.
Boş başak dik durur: Bilgisiz olan üstün görünmek için kasılır.
Boş çuval ayakta (dik) durmaz: 1. Karnı doymayan kimse çalışamaz. 2. Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz.
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir: Çalışmak insanı tembellikten kurtarır.
Boş torba ile at tutulmaz: Çıkar veya karşılık gösterilmeden bir kimse bir yere bağlanmaz.
Boşboğazı ateşe atmışlar, odunum yaş (az) demiş: Çenesi düşükler umulmadık anlarda densizce konuşabilirler.
Boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer: Bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır.
Boyuma göre (boyumca) boy buldum, huyuma göre (huyumca) huy bulmadım: Bir kimse, beden yapısı, zenginlik vb. konularda kendisine uyanı bulabilir ama huyu kendisine uyan bir kimseyi kolay kolay bulamaz.
Böyle başa böyle tıraş: Kişi nasıl birisiyse ona uygun biçimde davranılır.
Böyle gelmiş böyle gider: Her zaman böyle olmuş, gene de böyle olacak.
Bu abdestle daha çok namaz kılınır: Bir tutum veya davranışın etkisi sürekli olur.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!: Sözleri ve davranışları birbirini tutmuyor, çelişiyor.
Bugünkü (akşamın) işini yarına (sabaha) bırakma (koyma): Bugün yapılması gereken bir işin ertesi güne bırakılması iyi değildir.
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir: Sağlanmış bir kazanç beklenen, umulan daha büyük bir kazanca feda edilemez.
Buğday başak verince orak pahaya çıkar: Gereksinim duyulan şey değer kazanır.
Buldum bilemedim, bildim bulamadım: Kişi elinde fırsat varken bundan yararlanmayı bilmez, yararlanma yollarını öğrendiği zaman da eline fırsat geçmez.
Bükemediğin eli öp, başına koy: Düşmanını yenemiyorsan ona hoş görünmeye çalışarak kötülüğünden kendini koru.
Bülbülü altın kafese koymuşlar, ‘ah vatanım’ demiş: Kişi, başka yerlerde ne kadar rahat ve mutlu olursa olsun yine de kendi yurdunu özler.
Bülbülün çektiği dili belası: İlerisi düşünülmeden söylenen söz insanın başına dert açabilir.
Büyük balık küçük balığı yutar: Güçlüler, güçsüzleri ezer.
Büyük başın derdi büyük olur: Büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur.
Büyük lokma ye büyük söz söyleme: Başaramayacağın, sonuçlandıramayacağın bir konuda kesin sözler söyleme.