Atasözleri sözlüğümüzün bu sayfasında A harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları, alfabetik sıraya göre dizilip listelenmiştir. Sayfamızda A harfiyle başlayan 190 tane atasözü ve anlamı bulunmaktadır. Tüm atasözlerine aşağıdaki listeden harf seçerek ulaşabilirsiniz.
A Harfiyle Başlayan Atasözleri ve Anlamları
- Aba altında er yatar: Giyim kuşam kişiliğe ölçü olamaz. (aba: Kaba yünden yapılmış yakasız ve uzun üstlük.)
- Abanın kadri yağmurda bilinir: Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu zaman iyi anlaşılır.
- Abdala malum olur: Bir şeyin olacağını önceden sezen kimseler için söylenen bir söz.
- Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur): Çıkarına düşkün kimselerin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
- Acele ile menzil alınmaz: Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır. (menzil: Bir günlük yol.)
- Acele ile yürüyen yolda kalır: İş yaparken acele eden şaşırır, işini bitiremez.
- Acele işe şeytan karışır: Düşünüp taşınmadan ivedi olarak yapılan işten iyi sonuç alınamaz.
- Acemi katır kapı önünde yük indirir: Beceriksiz ve anlayışsız kişi kendisine yaptırılan işi en önemli yerinde bırakır.
- Acı acıyı keser, su sancıyı: Bir güçlüğü yenmek için başka bir güç yola başvurulmalıdır.
- Acı patlıcanı kırağı çalmaz: Herhangi bir duruma alışkın olan kimseyi benzer kötü durumlar etkilemez.
- Acıkan doymam sanır, susayan kanmam sanır: Bir şeyi uzun süre elde edemeyen kimse, daha sonra o şeyden ne kadar çok edinirse edinsin yine kendisine yetmeyeceği kanısında bulunur.
- Acıkan ne yemez, acıyan ne demez: Geçim sıkıntısı içinde bulunan kişi geçinebilmek için her yolu dener, her işi yapar, canı yanan kişi de sonunu düşünmeden ağzına geleni söyler.
- Acıkanın yanağından, susayanın dudağından belli olur: Bir insanın ne durumda olduğu yüzünden anlaşılır.
- Acıklı başta akıl olmaz: Büyük sıkıntılar içinde bulunanlar mantık dışı işler yapabilirler.
- Acıkmış kudurmuştan beterdir: Uzun süre bir nesnenin yokluğunu çeken kimse, onu gördüğünde büyük bir istekle ona saldırır.
- Acından kimse ölmemiş: Kişi yoksul olabilir, işsiz ve parasız kalabilir ama aç kalmaz, mutlaka bir geçim yolu bulur.
- Aç doymam, tok acıkmam sanır: Aç insan elde ettiğinden çoğunu ister, varlıklı insan ise daha fazlasını ister.
- Aç elini kora sokar: Aç insan, geçimini sağlamak için kendisini her türlü tehlikeye atar.
- Aç tavuk kendini arpa (buğday) ambarında sanır: İnsanlar, yokluğunu, yoksulluğunu çektikleri şeyler için olmayacak hayaller, düşler kurar.
- Aç yeri başka, acı yeri başka: İnsanın yüreği ne denli acıyla dolu olsa da yemek yemeyi ister.
- Açık ağız aç kalmaz: İsteklerini uygun bir biçimde söylemesini bilen kimse, onları önünde sonunda elde eder.
- Açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna: Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
- Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil: Konuğumuzdan veya yanımıza bir iş için gelen kimseden yüksünmemeliyiz çünkü onlar yanımızda sürekli olarak kalmazlar.
- Adam olana bir söz yeter: Anlayışlı olan kimse için bir şeyin bir kez söylenmesi yeterli olur.
- Adamak kolay, ödemek zordur: Söz vermek kolaydır ancak o sözü yerine getirmek zordur.
- Adamakla mal tükenmez: Yardım sözle değil, gerçekten fedakârlık yapılarak gerçekleştirilir.
- Adamın adı çıkacağına canı çıksın: İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
- Adamın iyisi işbaşında (alışverişte) belli olur: Bir kişinin iyi ve becerikli olduğu yaptığı işlerden anlaşılır.
- Adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork: Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
- Ağaca balta vurmuşlar ‘sapı bedenimden’ demiş: İnsana en yakını bile kötülük edebilir.
- Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur: Çocuklar ana ve babalarından öğrendiklerini yapmaya özenirler.
- Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür: İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
- Ağacın kurdu içinde olur: Bir topluluğu çökertecek olan şey yine kendi içinden çıkar.
- Ağacın meyvesi olunca, başını aşağı salar: Yararlı eserler veren, bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.
- Ağaç kökünden yıkılır: Bir düzen, ayrıntıların değişmesiyle değil temelin bozulmasıyla yıkılır.
- Ağaç ne kadar uzasa göğe ermez: İnsan ne kadar yükselirse yükselsin bir yerde durur.
- Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer: Güzel insanlar her yerde ilgi çekerler, her zaman onların sözü kabul edilir.
- Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir): İnsan önemli işleri akrabası, yakınları, yandaşlarından güç alarak daha kolay yapar.
- Ağaç yaş (fidan) iken eğilir: İnsanlar küçük yaşta kolay eğitilir.
- Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz: İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
- Ağanın malı çıkar, uşağın canı: Bir afeti önlemek için işveren malını, işçi de canını feda eder.
- Ağası güçlü olanın kulu asi olur: Dişli birine dayanan, güvenen kişi herkese kafa tutar, kabadayıca davranır.
- Ağası güçlü olanın, kulu suçlu olur: Kuvvetli kimselerin suçları yanındakilere yüklenir.
- Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter: Tanrı her yarattığının rızkını verir.
- Ağır git ki yol alasın: Bir işte başarılı olmak isteyen kimse, ağır ağır ama güvenilir adımlarla yürümelidir.
- Ağır kazan geç kaynar: 1. Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar. 2. Tembel olan işi geç yapar.
- Ağır taş yerinden oynamaz: Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
- Ağız yer, yüz utanır: Armağan alan, armağanı verenin isteğini yerine getirmemeye çekinir ve mutlaka yapmaya çalışır.
- Ağlama ölü için ağla diri için: Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
- Ağlarsa anam ağlar, başkası (kalanı) yalan ağlar: İnsanın sıkıntısını yürekten paylaşan yalnızca annesidir, diğerlerinin üzülmesi yüzeyseldir.
- Ağlayanın malı gülene hayretmez: Birinden haksız olarak alınan mal, alana yarar sağlamaz.
- Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar: Yazın çalışan kışın rahat eder. (zemheri: Kara kış.)
- Ah alan onmaz: Kötülük ettiği için beddua alan iflah olmaz. (onmak: İyi duruma erişmek.)
- Ah yerde kalmaz: Kötülük cezasız kalmaz.
- Ak akçe kara gün içindir: Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır.
- Ak koyunu gören içi dolu yağ sanır: Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
- Ak koyunun kara kuzusu da olur: İyi bir ailenin çocuğu kötü de olabilir.
- Akacak kan damarda durmaz: Kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır.
- Akan su yosun tutmaz: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
- Akara kokara bakma çuvala girene bak: İyi, kötü deme; mal ve para biriktir.
- Akarsu çukurunu kendi kazır: Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
- Akarsu pislik tutmaz: Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
- Akıl adama (kişiye) sermayedir: Bir kimsenin giriştiği işlerde en büyük yardımcısı aklıdır.
- Akıl akıldan üstündür: Bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, başka birinin aklına gelebilir.
- Akıl yaşta değil, baştadır: Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.
- Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış: İnsan kendi aklını, düşüncesini başkasınınkinden üstün görür.
- Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır: Akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
- Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını: Çocuk akıllı ise babasından mal kalsın diye beklemez, malı kendisi kazanır; akılsızsa babası ne kadar çok mal bırakırsa bıraksın, değerini bilmez ve onu kısa zamanda bitirir.
- Akılsız başın cezasını (zahmetini) ayak çeker: Bir işte düşüncesizce davranan kişi her türlü olumsuz sonuca katlanır.
- Akla gelmeyen başa gelir: İnsan ummadığı, düşünmediği şeylerle karşılaşabilir.
- Aklı başa yaş getirir: Deneyim, yıllar içerisinde elde edilir.
- Aklın yolu birdir: İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır.
- Aklınla rezil olursun, aklınla vezir olursun: Aklını iyi kullanan saygı görür, kullanmayan kendini küçük düşürür.
- Akmasa da damlar: Çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar.
- Aksak eşekle yüksek dağa çıkılmaz: Eksik aletle sağlıklı iş yapılmaz.
- Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir (yeğdir): İşinizi akşamüzeri veya gece yapmayın, sabaha bırakın çünkü gece iş yapmanın kötü yönleri daha çoktur.
- Al elmaya taş atan çok olur: Değerli kimselere sataşan çok olur.
- Al malın iyisini, çekme kaygısını: Malın iyisini alan, onu tasasız kullanır.
- Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz: Değerli bir şeyden her zaman istenilen verim alınmaz.
- Ala keçiyi gören içi dolu yağ sanır: Bir şeyin dış görünüşüne bakarak içinin de öyle olduğunu sananlar yanılırlar.
- Alacakla verecek (borç) ödenmez: Bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız.
- Alçacık eşeğe herkes biner: Güçsüz ve koruyucusuz bir kimseyi buyruk altına almak ve ezmek kolaydır.
- Alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır: Bilgili kimselerin bulunmadığı yerde cahil kişi bilgiçlik taslar.
- Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır: İnsan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir.
- Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı: Kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir.
- Âlemin ağzı torba değil ki büzesin: Başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız.
- Alet işler, el övünür: Bir kimse ne kadar usta olursa olsun gerekli araçları olmadan kusursuz iş yapamaz.
- Alıcı kuşun ömrü az olur: Başkalarına saldırmayı alışkanlık edinen kimsenin düşmanı çok olur, bu düşmanlar onun canına kıyarlar.
- Alışmış kudurmuştan beterdir: Alışılan bir şeyden kolayca vazgeçilmez.
- Alışmış kursak bulamacını ister: Kişi, yararlanmaya alıştığı şeyden yoksun kalmak istemez.
- Âlim unutmuş, kalem unutmamış: İnsan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır.
- Âlimden zalim doğar: Topluma yaptıklarıyla daima yararlı olmuş bir bilginin çocuğu da öyle olacak diye bir kural yoktur.
- Allah bilir ama kul da sezer: Bir işin nasıl bir sonuç vereceğini ancak Tanrı bilir ama insan da kafasını kullanarak aşağı yukarı bir tahminde bulunabilir.
- Allah çam isteyene çam, mum isteyene mum verir: Tanrı bol harcayana bol, az harcayana az verir.
- Allah dağına göre kar verir: Tanrı herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir.
- Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar: İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Tanrı’nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
- Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış: Geçim konusunda kimse kimseye yük olmamalıdır.
- Allah kulunu kısmeti ile yaratır: Bu dünyada herkesin dar veya geniş, bir geçim yolu vardır.
- Allah sevdiğine dert verir: Tanrı, derdin kendisinden geldiğine inanarak yakınmayanları ödüllendireceği için sevdiğine dert verir.
- Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir: Allah, yetenekleri kısıtlı olanlara durumlarına uygun bir yaşama düzeni verir.
- Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz: Kişi işlediği suçtan dolayı önce Tanrı’ya karşı sorumludur ve bu suçu da Tanrı bilir, bu nedenle onu kuldan saklamak gerekmez.
- Alma mazlumun ahını çıkar, aheste aheste: Kimseye eziyet edip ahını alma, sonra yaptığın kötülüklerin cezasını ömür boyu çekersin. (aheste: Yavaş.)
- Almadan vermek Allah’a mahsus: İnsan yaptığı herhangi bir şey için mutlaka karşılık bekler.
- Almadığın hayvanın kuyruğunu tutma: Almayacağın bir şeye alacakmışsın gibi yakın ilgi gösterme, işinde çalıştırmayacağın kimseye çalıştıracakmışsın gibi umut verme.
- Alt değirmen güçlü akar: Kaynakları eski ve bol olan kuruluşlar sağlam ve verimli olur.
- Altın anahtar her kapıyı açar: Para olduğunda her güçlük yenilebilir.
- Altın ateşte, insan mihnette belli olur: Altına benzeyen maddenin altın olup olmadığı ateşe dayanıklılık derecesi ile anlaşıldığı gibi bir kişinin değeri de sıkıntılara katlanma, zorlukları yenme ve benliğini koruma gücü ile ölçülür. (mihnet: Sıkıntı)
- Altın eli bıçak kesmez: 1. Varlıklı veya değerli kişilerin elini kimse bükemez. 2. Herhangi bir işte usta olan her zorluğun üstesinden gelir.
- Altın pas tutmaz: Şerefli, temiz insana hiç kimse leke süremez.
- Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz: Değerli kişi veya nesneler, ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini yitirmezler.
- Altın yere düşmekle pul olmaz: Üstün nitelikli kişinin değeri, bulunduğu yerden uzaklaştırılmasıyla azalmaz.
- Altını saklamak değil, kuruşu saklamak hünerdir: Tutumluluk değersiz görünen şeyleri değerlendirmekle olur.
- Altının kıymetini (kadrini) sarraf bilir: Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı olanlar bilir. (sarraf: Kuyumcu.)
- Altta kalanın canı çıksın: Herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun.
- Aman diyene kılıç kalkmaz: Mertliğinize güvenip size teslim olan düşmanın canına kıyılmamalıdır.
- Amcamla dayım, hepsinden aldım payım: Yakınlarından beklediği ilgi ve yardımı görmeyen bir kimse onlardan artık yeni bir istekte bulunamaz.
- Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz: İnsanlar içinde bize anne kadar candan bağlı dost yoktur.
- Anan güzel idi hani yeri, baban güzel idi hani evi: Hiçbir duruma güvenilmez, bizim olan şeyler elimizde sürekli olarak kalmazlar.
- Anasına bak, kızını al, kenarına (kıyısına, tarağına) bak, bezini al: Bir kızın karakterini öğrenmek isteyenler, anasının durumunu göz önüne alırlarsa aldanmamış olurlar.
- Anca beraber, kanca beraber: İki veya daha çok kişi yaptıkları iş kötü de gitse birbirlerinden ayrılmamalıdırlar.
- Anlatışa göre verirler fetvayı: Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.
- Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: Anlayışlı kimseleri en küçük bir söz bile etkiler oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır.
- Ar dünyası değil, kâr dünyası: Kişi para kazanmak için namusuna dokunmadıktan sonra şu veya bu işi yapmaktan utanmamalıdır.
- Araba devrilince (kırıldıktan sonra, kırılınca) yol gösteren çok olur: İş işten geçtikten sonra verilen öğüdün değeri yoktur.
- Araba ile tavşan avlanmaz: Her işte başarıya ulaşabilmek için kullanılması gereken özel yöntemler vardır.
- Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer: Kıdem ve yaş bakımından büyük olanların yaptıkları her zaman örnek alınır.
- Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da: İyiyi amaçlayanlar iyiye, kötüyü amaçlayanlar ise kötüye ulaşırlar.
- Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz: Ardıç ağacının ateşi çabuk geçer, kül olur; yalancının sözü de böyledir, ona da güvenilmez.
- Ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz: Önemli kimseleri çekemeyip onlara dil uzatanlar çok olur.
- Arı bal alacak çiçeği bilir: İşini bilen kimse nereye başvuracağını bilir.
- Arı bey olan kovana üşer: Halk, kendisine önderlik edecek kişinin çevresinde toplanır. (üşmek: Üşüşmek.)
- Arı gibi eri olanın dağ kadar yeri olur: Çalışkan kişileri olan aile ve toplumlar her yerde bol kazanç elde ederler.
- Arı kızdıranı sokar: Kişi, sonunda öleceğini de bilse kendisini sinirlendirene saldırır.
- Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever: Herkes işine yarayan şeyi benimser.
- Arığa su gelene kadar kurbağanın gözü patlar: Yapılması geciken iyilikler, bekleyenleri sıkıntı içinde bırakır. (arık: Çay, dere.)
- Arık ata kuyruğu da yüktür: Güçsüz kişi, kimseye yardım edecek durumda değildir. (arık: zayıf, cılız.)
- Arık etten yağlı tirit olmaz: Değersiz kişiden yararlı iş, verimsiz tarladan bol ürün beklenmez. (arık: Yağsız, cılız.) (tirit: Et suyuna ekmek doğranarak yapılan yemek.)
- Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim: Kişi kendisine uygun kimselerle arkadaşlık kuracağı için arkadaşını tanıdığımızda o kişinin de kimliğini öğrenmiş oluruz.
- Armudun iyisini (dağda) ayılar yer: Kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılan bir söz.
- Armudun önü kirazın sonu: Armut ilk çıktığında, kiraz da biteceği zaman yenilmeli.
- Arpa eken buğday biçmez: Kötü davranışın karşılığı iyi olmaz.
- Arpa samanıyla, kömür dumanıyla: Yararlanılan nesneleri eksiklikleriyle birlikte kabullenmek gerekir.
- Arpa unundan kadayıf olmaz: Kötü gereçle iyi şey yapılamaz.
- Arsızın yüzüne tükürmüşler ‘yağmur yağıyor’ demiş: Arsız ne kadar ağır hakaret görse de aldırmaz, pişkinliğe vurur.
- Arslanın adı çıkmış, çakallar baş keser: Haksızlık veya kötülük yapacağı düşünülen kişi yerine bu konuda adı ön plana çıkan kişiler asıl haksızlığı ve kötülüğü yaparlar.
- Aslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur): Bir kimsenin oturduğu yerin durumu, onun kişiliğini belli eder.
- Astar bol olmayınca yüze gelmez: Bir iş yapmak için gerekli olan şeyler, ölçü biraz geniş tutularak hazırlanmalıdır.
- Aş taşınca kepçeye paha olmaz: Sıkışık zamanlarda önemsiz şeylerin değeri çoktur.
- Aş tuz ile, tuz oran ile: Bir şeyin hoşa gitmesi onun birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin de gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır.
- Âşığa Bağdat sorulmaz: Bir şeye çok istekli olan kimse, o şeyi elde etmedeki zorlukları hiçe sayar.
- Âşığa Bağdat uzak (ırak) değil (gelmez): Bir şeyi elde etmek için aşırı istekli olan kimseye, bu uğurda katlanacağı fedakârlıklar güç gelmez.
- Âşığın gözü kördür: Kendisini aşka kaptıran kimse, sevgilisinin kusurlarını görmediği gibi çevresinde olup bitenlerle de ilgilenmez.
- Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır: Aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur.
- Aşk olmayınca meşk olmaz: Güçlü bir istek olmayınca hiçbir şey elde edilemez. (meşk: Alışarak öğrenme.)
- Aşure yemeye giden kaşığını cebinde taşır: Bir işten yararlanmak isteyen gerekli araçları hazırlamalıdır.
- At, adımına göre değil, adamına göre yürür: Atın yürüyüşü binicisinin yönetimine bağlı olduğu gibi bir işin gidişi de iş başındakinin bilgisine ve çabasına bağlıdır.
- At at oluncaya kadar sahibi mat olur: Bir çocuğu, bir işçiyi yetiştiren her bakımdan çok yorulur, yıpranır.
- At binenin, kılıç kuşananın: Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.
- At binicisine (sahibine) göre kişner (eşinir): İnsanlar başlarında bulunan kişinin etkisi altında kalarak onun tutumuna göre davranırlar.
- At binicisini bilir (tanır): İşçi, yöneticisinin işten anlayıp anlamadığını bilir ve çalışmalarını ona göre yürütür.
- At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz: Bir işi başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez.
- At ölür meydan (nalı) kalır, yiğit ölür şan (namı) kalır: Yaşarken iyi işler yapmalı, iyi bir ad bırakılmaya çalışılmalıdır.
- Ata eyer gerek, eyere er gerek: Bir işletmeyi önce donatıp sonra da iyi bir yöneticiye teslim ederseniz istediğiniz verimi alırsınız.
- Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar: Büyüklerinin sözünü tutmayıp onların gösterdikleri yoldan gitmeyenler toplum içinde ziyan olup giderler.
- Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz: Babaya itaat etmeyen kimse, ana ve babaya itaat etmeyi buyuran Tanrı’yı da tanımıyor demektir.
- Ateş demekle ağız yanmaz: Kişi, zararlı bir eylemin sözünü etmekle kendisini zarara sokmuş olmaz.
- Ateş düştüğü yeri yakar: Bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz veya aynı ölçüde üzülemez.
- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: Küçük de olsa birtakım belirtilerin önemli olaylara işaret olduğunu anlatan bir söz.
- Atılan ok geri dönmez: İyi düşünmeden yaptığımız işlerden pişman olarak geri dönmek isteriz ama artık iş işten geçmiştir.
- Atın bahtsızı arabaya düşer: Değerli ama talihsiz kimseler, kişiliklerine uygun olmayan ağır ve aşağılık işlerde kullanılırlar.
- Atın ölümü arpadan olsun: Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.
- Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: Elde imkân varken gezip dolaşmak, dost edinmek gerekir.
- Atına bakan ardına bakmaz: Görevini eksiksiz yapan, aracını iyi kullanan kimse kendisini kötü duruma düşmekten kurtarmış olur.
- Atlar tepişir, arada eşekler ezilir: Büyüklerin çatışmasından küçükler zarar görür.
- Av avlayanın, kemer bağlayanın: Bir şey, onu elde etmenin yolunu bilenin; bir şeyden yararlanma, onu kullanmasını becerebilenin hakkıdır.
- Av vuranın değil, alanın: Bir şeyden, sahibi değil de başkası yararlanıyorsa asıl sahip yararlanan kişidir.
- Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: Kuşlar avlanmaktan kurtulamazlar, insanlar da hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketle karşılaşabilirler.
- Ava giden avlanır: Çıkarını başkalarına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendisi uğrar.
- Avcı ne kadar hile (al) bilse ayı o kadar yol bilir: Bir kişi başkasını alt etmek için çeşit çeşit ustalık kullanır ama karşısındaki de yenilmemek için türlü önlemler alır.
- Ay görmüşün yıldıza minneti (itibarı) yoktur: Bir şeyin çok üstününü, çok güzelini görmüş olan kimse, ondan daha az değerde olanını beğenmez.
- Ayağını yorganına göre uzat: Giderini mutlaka gelirine uydurmalısın.
- Ayı sevdiği yavrusunu hırpalar: Hırpalamak her zaman kötülük yapmak için olmaz, sevgiden kaynaklanan hırpalamalar da vardır.
- Az ateş çok odunu yakar: Az sayıda kötü insan, çok sayıda iyi insanın başını belaya sokabilir.
- Az eli aşta gör, çok eli işte gör: Yemek az kişiyle onun dışında kalan işler ise çok kişiyle daha çabuk yapılır.
- Az olsun, uz (öz) olsun: Yaptığınız iş, edindiğiniz şey az olabilir ancak temiz ve iyi olmalıdır.
- Az veren candan, çok veren maldan: Varlıklı olmayan kimsenin yardım veya armağan olarak az şey vermesi büyük fedakârlıktır, varlıklı kimsenin vereceği armağan ve yardımlar fedakârlık sayılmaz.
- Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz: Büyük şeyleri elde edebilmek için önce küçük şeylerle yetinmek gerekir.
- Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez: Küçük de olsa bir iyiliğin değerini bilmeyen, daha büyük iyiliklere layık değildir.
- Azıcık aşım, ağrısız (kaygısız) başım: Derdim olmasın da başka bir şey istemem.
- Azıksız yola çıkanın gözü el torbasında kalır: İleride gereksinim duyacağı şeyleri zamanında hazırlamayan kişi, hazırlık yapan diğer insanlardan yardım bekler.